DUL VE YETİM AYLIKLARININ TAZMİNATTAN İNDİRİLMEYECEĞİNE İLİŞKİN KARAR ASILLARI

YARGITAY İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
T. 6.3.1978 E.1978/1 K. 1978/3
 
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI
DUL VE YETİM AYLIKLARI TAZMİNATTAN İNDİRİLMEZ
 
Özet: 1-Ölenin, bakmakta olduğu veya ileride bakacağı sayılan kişilerin yoksun kaldıkları zararın, diğer bir deyişle destekten yoksun kalma tazminatının saptanmasında T.C. Emekli Sandığı’nca bağlanan gelirlerinin indirilmemesi gerekir.
 
2-Haksız eylem sonucu ölen kişi, yaşamı süresince çalışmış ve maaşından düzenli olarak belirli bir miktar para kesilerek sandığa yatırılmıştır. Zarar verenin bu paradan yararlanması söz konusu olamaz. O halde zarar veren, verdiği zararın tamamını açılan davada ödemelidir.
 
3-Dul ve yetim maaşları veya yapılan toptan ödeme, destekten yoksun kalma tazminatı gibi, hayatta kalanın şahsına bağlıdır, ölenin terekesine dahil değildir; mirasın reddedilmiş olması maaşların alınmasına engel olmaz.
 
(5434/m.129; 506/ m. 26; 1479/m.63 BK./m.45/2)
 
DAVA : Borçlar Kanununun 45. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen destekten yoksun kalma tazminatı isteminde bulunan kişilere, T.C. Emekli Sandığınca bir ödemede bulunulduğu takdirde, bunun tazminatın saptanmasında gözönünde bulundurulmasına dair Onbirinci Hukuk Dairesinin kararları ile T.C.Emekli Sandığı'nca yapılan ödemelerin tazminattan indirilemeyeceğine dair Dördüncü ve Onbeşinci Hukuk Daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararları arasındaki aykırılığın içtihadı birleştirme yolu ile giderilmesi Birinci Başkanlık Divanınca istenildiğinden 6.3.1978 günlü toplanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunda, aykırılığın bulunduğuna, içtihadın birleştirilmesi gerektiğine oybirliği ile karar verildikten ve raportör üye dinlendikten sonra konu görüşülüp tartışıldı:
 
KARAR : Borçlar Kanununun 45. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile düzenlenen destekten yoksun kalma tazminatı, doğrudan doğruya zarar görenin tazminat isteyebileceğine dair kuralın istisnasıdır. Bu hüküm ile olaydan dolaylı olarak zarar görene de tazminat istemek hakkı tanınmıştır. Bu istem Borçlar Kanununun 41, 45/1, 47, 48, 49, 55, 56, 58 ve diğer maddelerinde düzenlenen tazminat istemleri ile eş değerde olmadığı gibi eylemin karşılığı olan bir ceza da değildir. Ölümün sonucu olarak, ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek, yaşamının, desteğinin ölümünden önceki, düzeyinde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde ve kendine özgü bir tazminat biçimidir.
Tazminatın saptanmasında gözönünde bulundurulacak hususlardan biri de, destekten yoksun kalanın, desteğinin ölümünden önce onun geniş yardımları sonucu sürdürdüğü aşırı masrafları gerektiren, savurgan bir yaşam şeklinin devam ettirilmesi değil, toplum içindeki sosyal durumuna uygun yaşantısını sürdürebilmesi için desteğinin olanakları içinde yapabileceği para ile değerlendirilebilir yardımın belirlenmesidir.
 
Ölenin yardım ettiği ve bakıp gözettiği kişilerin bu ölüm nedeni ile mal varlıklarından, çoğalma olabilir. Ölen T. C. Emekli Sandığı iştirakçilerinden ise hayatta kalan yakınlarına 5435 sayılı Kanunun öngördüğü dul ve yetim maaşı bağlandığı gibi toptan ödeme de yapılmış olabilir. Bu dul ve yetim maaşları veya yapılan toptan ödeme destekten yoksun kalma tazminatı gibi hayatta kalanın şahsına bağlıdır, ölenin terekesine dahil değildir; mirasın reddedilmiş olması maaşların alınmasına engel olmaz. İşte bu ortak nitelikleri itibariyle destekten yoksun kalma tazminatı saptanırken dul ve yetim maaşlarının peşin sermaye değerinin veya toptan ödeme yapılmış ise ödenmiş bu paranın nazara alınıp alınamayacağı çözümlenmesi gereken sorundur.
 
5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunun 129. maddesinde, görevleri içinde veya dışında ölenlerin dul ve yetimlerinin, ölüme sebep olanlar aleyhine açacakları davaları kovuşturmaya, davalara üçüncü şahıs ise bunu doğrudan doğruya açmaya sandık yetkili kılınmıştır. Dava sonunda para tazminatı da alınırsa kavuşturma masrafları ile birlikte, dul ve yetim aylıkları bağlanan hallerde bu aylıkların beş yıllığı, toptan ödeme yapılan hallerde de yarısının Sandıkça alınarak, varsa geri kalanının ilgililere ödeneceği öngörülmüştür.
Tartışmada beliren bir görüşe göre, bu hüküm 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 26. ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 63. maddesi ile eşdeğerdedir. Bu itibarla T.C. Emekli Sandığına böylece kısıtlı olarak rücu hakkı tanınmıştır. Zarara uğrayanın alabileceği tazminat saptanırken T.C. Emekli sandığının mal varlığına geçmesi gereken para indirildikten sonra kalan miktara hükmedilmesi gerekir.
 
Çoğunluğunun benimsediği görüş ise; sözü geçen 129. maddede bir hesaba sayılmanın öngörülmediği, aksine madde metninin açık olduğu ve zarar veren kişinin T.C. Emekli Sandığının ödediği paranın, kendisinin ödemek zorunda kalacağı tazminattan indirilmesini isteyemeyeceği biçiminde belirlenmiştir.
 
Gerçekten, haksız eylem sonucu ölen kişi, yaşamı süresince çalışmış ve maaşından düzenli olarak belirli bir miktar para kesilerek sandığa yatırılmıştır. Zarar verenin bu paradan yararlanması söz konusu olamaz. O halde zarar veren, verdiği zararın tamamını açılan davada ödemelidir. Esasen 129. madde zarar verenden tazminatın tamamının alınacağı hükmünü getirmiş ve Emekli Sandığı davaya katılmış veya doğrudan doğruya dava açmış olduğu takdirde alınacak tazminatın zarara uğrayanlar ile Sandık arasında nasıl bölüşüleceğini saptamıştır. Bu itibarla tazminat ödemekle yükümlü olan kişi bu maddeye dayanarak tazminatın indirilmesini isteyemez.
 
SONUÇ : Borçlar Kanununun 45. maddesinin 2. fıkrasına dayanılarak ölenin bakmakta olduğu veya ileride bakacağı sayılan kişilerin yoksun kaldıkları zararın, diğer bir deyişle destekten yoksun kalma tazminatının saptanmasında T.C. Emekli Sandığı'nca bağlanan gelirlerin indirilmemesi gerektiğine ilk toplantıda ve üçte ikiyi aşan çoğunlukla 6.3.1978 günün karar verildi.
 
YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/9289 K. 2008/1157 T. 09.10.2008
 
TRAFİK KAZASINDA ÖLÜM NEDENİYLE
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI
DUL VE YETİM AYLIKLARI TAZMİNATTAN İNDİRİLMEZ
 
Özet : İş kazasına bağlı olmayan haksız eylem sonucu ölen sigortalının hak sahipleri tarafindan açılan destekten yoksun kalma tazminatının kapsamının belirlenmesinde, Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 sayılı Kanunun 65 ve sonraki maddeleri uyarınca ölüm sigortası kolundan hak sahiplerine bağlanan dul ve yetim aylıklarının zarardan düşülmesi mümkün değildir.
 
DAVA VE KARAR : Davacı Zeliha Mutlu vd. vekili Avukat M. Nail Kocakaya tarafından, davalı Fikret Küçükerdemir vd. aleyhine 18/10/2000 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda ; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 26/09/2006 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili ile davalılardan Fikret Küçükerdemir vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 26/02/2008 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat M. Nail Kocakaya ile karşı taraf davalılardan Fikret Küçükerdemir vekili Avukat Kürşat Güvenç geldiler, diğer davalılar adlarına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi Dosyanın görüşülmesine geçildi Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
l- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların tüm, davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacıların diğer temyiz itirazına gelince; dava, trafik kazası nedeniyle desteğin ölümünden dolayı destekten yoksun kalma tazminatı ile manevi tazminat istemine ilişkin olup mahkemece istemin bir bölümü kabul edilmiş ve karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Sigortalı işçi olan davacıların desteğinin, iş kazası sonucu olmadığı anlaşılan ölümü nedeniyle Sosyal Sigortalar Kurumunca davacılara ölüm sigortası kolundan aylık bağlandığı dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Dairemizce istikrarla uygulandığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 28.11.1979 günlü ve Esas 1977/4-1110, Karar 1979/1395 sayılı kararında benimsendiği gibi, iş kazasına bağlı olmayan haksız eylem sonucu ölen sigortalının hak sahipleri tarafindan açılan destekten yoksun kalma tazminatının kapsamının belirlenmesinde , Sosyal Sigortalar Kurumunca 506 sayılı Kanunun 65 ve sonraki maddeleri uyarınca ölüm sigortası kolundan hak sahiplerine bağlanan dul ve yetim aylıklarının zarardan düşülmesi mümkün değildir. Mahkemenin belirtilen ilkeye aykırı olan bu uygulaması doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
 
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davacılar yararına BOZULMASINA; davalıların tüm, davacıların öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine ve temyiz eden davacılar yararına takdir olunan 350.00 YTL duruşma avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 09/10/2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 
 
YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
E.2007/10817 K.2008/85 T.15.01.2008
 
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI
DUL AYLIÄžI
Özet: Haksız eylem sonucu ölen kişi yaşamı süresince çalışmış ve maaşından belirli miktar para Emekli Sandığı'na kesilmiştir. Zarar verenin bu paradan yararlanması söz konusu olamayacağından davacının destekten yoksun kalma tazmi¬natının hesabında Sandık tarafından bağlanan dul aylığı ile tütün ikramiyesinin indirilmesi doğru değildir.
(BK m. 41,42,43,44,45) (5434 m. 129)
Davacı, vatani görevini yaparken meydana gelen trafik kazasında vefat eden eşinden dolayı destekten yoksun kalma tazminatı istemiştir. Dosyadaki kanıtlardan desteğin eşine dul aylığı bağlandığı anlaşılmaktadır. Mahkemece destekten yoksun kalma tazminatının miktarının belirlenmesi için bilirkişi görüşüne başvurulmuştur. Hük¬me esas alınan bilirkişi raporunda davacıya TC Emekli Sandığı tarafından bağlanan görev şehidi dul aylığı tutarının peşin sermaye değeri ile davacıya ödenen tütün ikramiyesi gözetilerek indirim yapılmıştır. Mahkemece bu rapor doğrultusunda maddi tazminata hükmedilmiştir.
Ölen, TC Emekli Sandığı iştirakçilerinden ise, hayatta kalan yakınlarına 5435 sayılı Kanun'un öngördüğü dul ve yetim maaşı bağlandığı gibi toptan ödeme de yapılmış olabilir. Bu dul ve yetim maaşları veya yapılan toptan ödeme destekten yoksun kalma tazminatı gibi hayatta kalanın şahsına bağlıdır, ölenin terekesine dahil değildir. Mirasın reddedilmiş olması maaşların alınmasına engel olmaz. İşte bu ortak nitelikleri itibariyle destekten yoksun kalma tazminatı belirlenirken, öncelikle dul ve yetim maaşlarının peşin ser¬maye değerinin veya toptan ödeme yapılmış ise ödenmiş bu paranın nazara alınıp alınamayacağı sorununun çözümlenmesi gerekir.
06.03.1978 tarih ve 1978/1 Esas, 1978/3 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Karan gereğince, destekten yoksun kalma tazminatının saptanmasında Emekli Sandığı tarafından bağlanan gelirlerin indirilmemesi gerekir. 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanunu'nun 129. mad¬desinde, görevleri içinde veya dışında ölenlerin dul ve yetimlerinin, ölüme sebep olanlar aleyhine açacakları davaları kovuşturmaya, davalılar üçüncü şahıs ise bunu doğrudan doğruya açmaya Sandık yetkili kılınmıştır. Dava sonunda para tazminatı da alınırsa kovuşturma masrafları ile birlikte, dul ve yetim aylıkları bağlanan hallerde bu aylıkların beş yıllığı, toptan ödeme yapılan hallerde de yarısının Sandıkça alınarak, varsa geri kalanının ilgililere ödeneceği öngörülmüştür. Esasen 129. madde zarar verenden tazminatın tamamının alınacağı hükmünü getirmiş ve Emekli Sandığı davaya katılmış veya doğrudan doğruya dava açmış olduğu takdirde alınacak tazminatın zarara uğrayanlar ile Sandık arasında nasıl bölüşüleceğini saptamıştır. Bu itibarla, tazminat ödemekle yükümlü olan kişi bu maddeye dayanarak tazminatın indirilmesini isteyemez. Haksız eylem sonucu ölen kişi, yaşamı süresince çalışmış ve maaşından düzenli olarak belirli bir miktar para kesilerek Sandığa yatırılmıştır. Zarar verenin bu paradan yararlanması söz konusu olamaz. O halde zarar veren, verdiği zararın tamamını açılan davada ödemelidir.
Somut olayda; destek, vatani görevini jandarma asteğmen olarak yaparken vefat etmiş olup, ölmeden önce yedek subay maaşı almaktadır. Emekli Sandığı tarafından davacıya bağlanan aylık desteğinin hayatta iken maaşından Emekli Sandığı tarafından kesilen miktarların karşılığıdır. O halde Emekli Sandığı tarafından bağlanan aylıklar 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu gereğince rücua tabi olmayıp destekten yoksun kalma tazminatının hesa¬bında gözetilmemesi gerekir. Açıklanan nedenlerle davacının destekten yoksun kalma tazminatının hesabında TC Emekli Sandığı'nca bağlanan dul aylığı ile tütün ikramiyesinin indirilmiş olması doğru görülmemiştir. Mahkemece açık¬lanan bu yön gözetilmeksizin yukarıda anılan İçtihadı Birleştirme Kararına uygun olmayan bilirkişi raporunun hükme esas alınmış olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın yukarıda belirtilen nedenlerle davacı yararına (BOZULMASINA) 15.01.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 
YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ
E.1989/1308 K.1989/4696 T.23.05.1989
 
DESTEKTEN YOKSUNLUK
ÖLÜM SİGORTASINDAN BAĞLANAN AYLIK
TAZMİNATTAN DÜŞÜLMEZ
 
Özet:Ölüm sigortasından bağlanan aylık, destekten yoksunluk tazminatından indirilemez. Çünkü her iki olgu arasında yasal bağlantı bulunmadığı gibi nedensellik bağı da yoktur.
 
Taraflar arasındaki trafik kazasından doğma tazminat davası üzeri¬ne yapılan yargılama sonunda, ilâmda yazılı nedenlerden dolayı manevi tazminat ve cenaze gideri olmak üzere toplam 3.639.781 liranın olay ta¬rihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine, davacının destekten yoksun kalma tazminatı istemi ile davacıların fazlaya dair manevi tazminat istemlerinin reddine ilişkin hükmün süresi içinde davalılar avukatı ile davacı avukatı taraflarından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu:
 
Dava, trafik kazasından doğan tazminat isteğidir. Davalı Mustafa A.'ya ait olup diğer davalının kullandığı araç davacının kocası Ali K.'ya çarparak ölümüne sebebiyet vermiştir. Adı geçen davacı destek¬ten yoksun kalma tazminatı istemektedir. Ölü Ali K. Sosyal Sigortalar Kurumundan emekli aylığı almaktayken 28.12.1987 tarihinde trafik kazası gerçekleşmiş ve 15.1.1988 tarihinden itibaren hak sahibi eşine aylık bağlanmıştır. Bilirkişi tarafından düzenlenmiş bulunan 14.10.1988 gün¬lü raporda sağ eşin hak kazandığı peşin sermaye değerinin 2.858.864 li¬ra olmasına karşılık Sosyal Sigortalar Kurumunca bağlanan aylığın peşin sermaye değerinin 19.201.105 lira bulunması nedeniyle ortada destekten yoksunluk söz konusu olamayacağı belirtilmiş ve mahkemece de . bu görüş aynen kabul edilerek maddi tazminat isteğinin reddine karar verilmiştir.
 
Gerek bilimsel görüşlerde, gerek uygulamada oybirliğiyle kabul edi¬len fikre göre zarar gören, zarar veren olayın sağladığı çıkarları, tazmini¬ni istediği zarardan indirmek zorundadır. Zira tazminatın amacı, mal varlığının zarar verici olay meydana gelmeseydi içinde bulunacağı durumun mümkün olacak ölçüde iade edilmesi, yani mal varlığındaki eksil¬tmenin giderilmesidir; yoksa mağdurun zenginleşmesini sağlamak değildir. Ancak hemen belirtmek gerekir ki yararların indirilmesi için elde edilen yararlarla zarar verici olay arasında bir uygun illiyet bağı bulunmalı; özellikle tarafların iradesi ve işin niteliği yararların mahsubuna engel olmamalıdır. Her hangi bir sosyal sigorta kurumunca zarar görene ödeme yapılmasında kural şudur: Eğer ödemede bulunan kurum zarar görenin, zarar verene karşı olan haklarına yaptığı ödemeler ölçüsünde yasa hükmü gereğince halef olmaktaysa, zarar görene çift ödeme yapılma¬ması ve dolayısıyla zarar verenin çift ödemede bulunmaması için Kurumun yaptığı ödemeler, zarar verenin zarar görene borçlu olduğu tazmi¬nattan indirilecektir.
Davaya konu olan olayda davacıya ödemede bulunan ku¬rum, Sosyal Sigortalar Kurumudur. Ölen Ali K. anılan kurumdan emekli iken gerçekleşen trafik kazasında ölmüştür ve ölenin eşine ölüm sigor¬tası kolundan aylık bağlanmıştır. 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununda ölüm sigortası kolundan yapılan yardımlardan dolayı kuruma rücu hakkı tanıyan bir hükme yer verilmemiştir. Gerçekten bu daldan sigortalının haksahibine aylık bağlaması, sigortalının ölümüne neden olan eylemin uygun ve normal bir sonucu değildir. Böyle bir aylığın bağlanması¬nın nedeni sigortalının sağlığında belli bir süre prim ödemiş olmasıdır. Bu nedenle bu sigorta dalından sigortalının hak sahiplerine bağlanan yardımlar destekten yoksun kalanlann hak kazandıkları tazminattan dü¬şülemez. O halde mahkemece sigortaca bağlanan aylığın davacının hak kazanmış olduğu destekten yoksun kalma tazminatından indi¬rilmiş olması yasaya aykırıdır.
Sonuç : Temyiz olunan kararın açıklanan nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA 23.5.1989 gününde oy¬birliğiyle karar verildi.
 
 
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
E. 1985/9-853 K. 1986/67 T. 31.01.1986
 
ÖLÜM SİGORTASINDAN BAĞLANAN AYLIKLAR
DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATINDAN İNDİRİLMEZ
 
İŞ KAZASI SİGORTASINDAN BAĞLANAN GELİRLER
TAZMİNATTAN İNDİRİLİR
 
Özet : SSK`ca bağlanan ölüm aylığında, aylık ile ölüme yol açan olay arasında neden-sonuç bağı bulunmaz. Bu aylıklar ölenin hak sahiplerine, 506 sayılı Yasa’nın 2`nci maddesindeki koşullara göre bağlanır.
Bu nedenle de, iş kazasında ölenin haksahiplerine, "iş kazası sigortası"ndan bağlanan aylıklar destekten yoksun kalma tazminatından düşülebilirken " ölüm sigortası"ndan bağlanan aylıklar tazminattan düşülemez.
 
DAVA : Taraflar arasındaki destekten yoksun kalma tazminatı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 4. İş Mahkemesi`nce gerçekleşen maddi ve manevi tazminatların kabulüne dair verilen 13.10.1982 gün ve 1981/71 Esas 1982/316 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi`nin 16.12.1982 gün ve 9201-9841 sayılı ilamı ile, "davanın konusu destekten yoksun kalma niteliğinde bir miktar tazminatın alınması isteğinden ibaret olup yasal dayanağını Borçlar Kanunu`nun 45`inci maddesi oluşturmaktadır. Borçlar Kanunu`nun 45/2.`nci maddesi hükmünce "ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir". Bu maddeye dayanan hakkın özelliklerinden biri de ölenin kişiliğine bağlı olmayıp doğrudan doğruya destekten mahrum kalan kimsenin kişiliğinde doğmuş olmasıdır. ( Oser - Schörenberger, Borçlar hukuku, R. Seçkin Çevirisi, İkinci Kısım, sh.415; A. Von Tuhr; Borçlar Hukuku, Cevat Edege Çevirisi, sh. 410-411; Feyzioğlu F.N., Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, Cilt : 1, sh. 579 ).
Yargıtay uygulamalarında beliren anlam altında destekten yoksun kalma tazminatı "ölüm nedeniyle Borçlar Kanunu`nun 45`inci maddesine dayanan yoksun kalanlarla ölenin yaşayabilecekleri muhtemel süre içinde de ölenin çalışıp kazanabileceği süredeki kazancı tutarından davacılara ayırıp ilerde yapabileceği yardımın tutarının peşin ve toptan ödenmesinden ibarettir. ( Yargıtay 4`üncü Hukuk Dairesi`nin 30.5.1965 tarihli Esas : 1420)
 
KARAR : Destekten yoksun kalma tazminatı ile hedef tutulan esas Borçlar Kanunu`nun 41`inci Maddesindekinden farklı bulunmaktadır. Şöyle ki; 41`inci madde ile tazmini hüküm altına alınmak istenen husus gerçek zarar olduğu halde destekten yoksun kalma tazminatının yasal dayanağını oluşturan 45/2`nci madde destekten yoksun kalanların tazminat hakkını doğuran ölüm olayından önceki sosyal ve ekonomik yaşayış düzeylerini, ölümden sonrası için de aynı düzeyde tutabilmek amacıyla muhtaç oldukları paranın alınması amacını gütmektedir. ( M.Çenberci; S.G.E., sh. 840 ).
Destekten yoksun kalma tazminatı konusunda önemli sorunlardan biri de, kuşkusuz, bu tazminatın miktarının belirlenmesidir. Tazminat miktarının belirlenmesinde öncelik, zarar miktarının tayinidir. Tazminat miktarının belirlenmesinde zarardan başka nedenler de etkili olacaklarından zararın kapsamı ile tazminatın kapsamı farklı olabilecektir; zararın tam olarak tanzimi zorunluluk arzetmez. ( S.S. Tekinay, "Borçlar Hukuku", İstanbul, 1974, sh. 469 ). Diğer taraftan şu husus da belirtilmelidir ki, gerek tazminat gerekse zarar miktarları dava açılırken de kesinlikle belirtilemez. Bütün bunlar geleceğe ait bir takım koşulların, önceden tahmin ve takdirine dayanan hesaplamaları gerektirir.
Destekten yoksun kalma tazminatının yukarıda değinilen amacı ve bu amaç dışında kalan "destekten yoksun kalanın, ölüm nedeniyle mal varlığını zenginleştirmemek" şeklinde ifade edebilecek olumsuz özelliği gözönünde tutulduğunda, destekten yoksun kalanın "desteğin ölümü nedeniyle" başka kaynaklardan sağladığı çıkarların belirlenen zarar tutarından indirilmesinin zorunlu bulunduğu kabul edilmelidir. Burada önemli olan husus indirilmesi gereken çıkarlarla desteğin ölümü arasında uygun sebep-sonuç bağının gerçekleşmiş bulunmasıdır. Destekten yoksun kalma tazminatı davasında tazmin edilmesi gereken zarar, yukarıda değinilen çıkarların indirilmesinden sonra geriye kalan miktardır. Şu halde zarar miktarından ölüm nedeniyle sağlanan çıkarlar, başka bir anlatımla ölümle uygun sebep-sonuç bağı gerçekleşmek suretiyle sağlanan çıkarların indirilmesiyle bulunan zarar, destekten yoksun kalma tazminatında üst sınır, yani desteğini kaybedenin gerçek zararını oluşturacaktır. Tazminat miktarı, hiçbir zaman bu miktarın üstüne çıkamayacaktır. Gerçek zarar belirlendikten sonra, ödenmesi gereken tazminat miktarının tespiti için gerçek zarardan, ölenin kusuru, müzayaka hali, hal ve mevkiin icabı gibi tazminat miktarı ile ilgili indirimlerin yapılması gerekir. Görülüyor ki, önce zararın tayini söz konusu olduğundan zararla ilgili indirim nedenleri, daha sonra tazminatla ilgili indirim nedenleri dikkate alınacaktır. Bu indirimlerin yapılması ile tazminat miktarı belirlenmiş olur. Şu hususun da özellikle belirtilmesi gerekir ki, iş kazası sonucu ölen işçinin desteğinden yoksun kalanların açacakları tazminat davası "Sosyal Sigorta Kurumlarınca sağlanmış olan haklar dışında kalan zararın ödetilmesi ilkesine dayandığından" ( Hukuk Genel Kurulu`nun 27.9.1967 gün ve 9/1391 Esas, 421 Karar, sayılı kararı zikreden : M.Çenberci; S.G.E., sh. 875, not : 261 ) tespit edilen tazminat miktarından en son olarak Sosyal Sigortalar Kurumlarınca sağlanan hakların peşin sermaye değerinin indirilmesi, eğer bu indirimden sonra bir miktar para kalıyorsa onun tahsiline hükmedilmesi zorunludur, aksi halde mükerrer ödemeye yol açılmış olur. ( Bu konuda : M.Çenberci; S.G.E., sh.869, v.d. S.S. Tekinay, S.G.E., sh. 469 v.d.; F.N. Fevzioğlu; S.G.E., sh. 583, v.d.; K.Tunçomağ, Türk Borçlar Hukuku, İstanbul 1976, I. Cilt; Sh. 512 v.d.; A.Von Tuhr; S.G.E., sh.410; Oser-Schönenberger; S.G.E., Sh.420; H.Seçker; İsviçre Medeni Kanun Şerhi, Borçlar Kanunu Madde 45`le ilgili Açıklamalar, No.IV ).
Olayda mahkemece yukarıdaki esaslar uyarınca davada hüküm altına alınacak tazminat miktarı belirlenirken desteklenene Sosyal Sigortalar Mevzuatı uyarınca ölüm nedeni ile sağlanan hakların peşin sermaye değeri indirilmemiştir. Dosyadaki yazılardan söz konusu haklarla ölüm olayı arasında uygun neden-sonuç bağının gerçekleştiği açıkça anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca bu yönden de gereken indirimlerin yapılması zorunludur. ( Aynı doğrultuda; K.Tunçomağ, S.G.E., Sh. 516 ve 19 sayılı notta zikredilen esaslar; F.N. Feyzioğlu; S.G.E., Sh. 584 ve 233 sayılı notta zikredilen Yargıtay Daire ve Hukuk Genel Kurulu Kararları. )
Mahkemece yazılı gerekçelerle yukarıda açıklanan ilkelerle çelişir yönde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir" gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.(...)
HUKUK GENEL KURULU`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
 
KARAR : İş kazası sonucu ölen işçinin hak sahiplerine hem 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu`nun 23 ve müteakip maddeleri uyarınca iş kazası sigortasından gelir bağlanmış, hem de aynı Kanun`un 65 ve müteakip maddeleri uyarınca ölüm sigortasından aylık bağlanmıştır. Mahkemece iş kazası sonucu ölen sigortalı işçinin hak sahipleri tarafından destekten yoksun kalma tazminatının belrlenmesinde, iş kazası sigortasından bağlanan gelirin peşin sermaye değeri maddi tazminattan düşülmüş, fakat ölüm sigortasından bağlanan aylığın peşin sermaye değeri zarardan düşülmemiştir. Yerel mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık, iş kazası sonucu ölen işçinin hak sahipleri tarafından açılan destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde "ölüm sigortası" dalından hak sahiplerine bağlanmış olan aylıkların da zarardan düşülmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Önce şu husus belirtilmelidir ki, iş kazası sonucu ölümlerde, ölenin desteğinden yoksun kalanlara 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu`nun 23 ve müteakip maddeleri uyarınca bağlanan "gelir"in hukuki niteliğinin de belirlenmesinde yarar vardır.
Gerçekten 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu`nun 23 ve 24`üncü maddelerine göre iş kazası sonucu ölen sigortalının eş ve çocukları ile ana ve babasına gelir bağlanabilecektir. Bunun için ölümün iş kazası sonucu meydana gelmiş olması yeterli olup, ayrıca sigortalının ölmeden önce 506 sayılı SSK`nun 2`nci maddesi uyarınca belirli bir süre sigortalı olması ve belirli gün sayısında prim ödemiş bulunması gibi koşullar aranmaz. İstekte bulunma koşulu da gerekmez, kurum resen gelir tahsisinde bulunur ve bununla ilgili iş kazası ve meslek hastalığı sigorta priminin tamamı işveren tarafından ödenir, sigortalının bir katkısı yoktur.
Söz konusu "gelir" in hukuki niteliği ise, destekten yoksun kalanların maddi zararlarının "kanuni sigorta" kavramı içinde sigorta primleri işverenden alınmak suretiyle, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri gereğince Sosyal Sigortalar Kurumu`nca karşılanmak amacına yönelik bir ödeme olarak ifade edilebilir.
Buna göre "gelir", zarar karşılığı olması itibariyle bir tazminat niteliğine haizdir ve sorumluluğu gerektiren hallerde işverenin genel hükümlere göre ödemekle yükümlü olduğu tazminatın bütünlüğü içinde yer alır. Bu bazen işverenin ödemesi gereken tazminata eşit olabileceği gibi, bazen de onun altında veya üstünde olabilir. İşte altında olduğu zaman ikisi arasındaki fark destekten yoksun kalanların işverenden isteyebilecekleri maddi tazminat miktarını oluşturur.
Bunun için sigorta gelirinin peşin sermaye değerini işverenin sorumlu olduğu maddi tazminat miktarından mahsup etmek gerekir. Aksi takdirde hak sahipleri aynı tazminatı ayrı ayrı hem işverenden hem de Sosyal Sigortalar Kurumu`ndan almış olurlar ki, bu haksız zenginleşmeye sebep olacağından hukuken korunamaz. Konu ile ilgili Yargıtay kararlarında yer alan "bu tür davaların hukuki sebebi, Sosyal Sigortalar Kurumu`nca sağlanan gelirlerle karşılanmayan kısmın ödetilmesi ilkesine dayanır" şeklindeki sözler de aynı görüşü yansıtmaktadır. Bu suretle, kurumun 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu`nun 26`ncı maddesi uyarınca rücu hakkına sahip olduğu hallerde, işverenin mükerrer ödemede bulunması da önlenmiş olur.
İşte, Sosyal Sigortalar Kurumu`nca bağlanan gelirin peşin sermaye değerinin sözkonusu maddi tazminattan mahsubu gerekmesinin hukuki sebebini böylece açıklamak mümkündür.
Uyuşmazlığın asıl konusunu teşkil eden ölüm sigortasından bağlanan aylığa gelince :
 
Konu ile ilgili hüküm 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu`nun 66`ncı maddesinde yer almaktadır. Bu madde hükmüne göre, ölüm sigortasından aylık bağlanabilmesi için sadece ölüm olgusu yeterli olmayıp, bundan başka sigortalının ölmeden önce 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu`nun 2`nci maddesine göre belirli bir süre sigortalı olması ve belli gün sayısında malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş bulunması da gerekmektedir. Ölümü meydana getiren olay hangi sebepten ileri gelmiş olursa olsun, buradaki koşullar gerçekleşmedikçe ölüm sigortasından aylık bağlanmaz. Ölümü intaç eden olayın iş kazası olması da farklılık yaratmaz. Ölüm aylığı, ölümü meydana getiren olayın sebebinden tamamen bağımsız olarak gerçekleşir. Bu nedenle ölüm aylığının gerçekleşmesi ile, ölümü meydana getiren olayın sebebi arasında uygun sebep-sonuç bağı yoktur.
Bunun sonucu olarak ölüm aylığının, ölüme neden olan olayın sebebiyle uygun sebep-sonuç bağı içinde gerçekleşen bir yarar olduğundan sözedilemeyecektir.
Bu itibarla, ölüm aylığının destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde zarardan indirilmesi mümkün değildir.
Kaldı ki, 73`üncü maddede görüldüğü gibi ölüm aylığının maddi kaynağını teşkil eden malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primlerinin bir bölümü sigortalı işçi tarafından bir bölümü de işveren tarafından ödenmektedir. İşverenin ödediği primler de aslında sigortalıya ait olmaktadır. Toptan ödemeyle ilgili 506 sayılı Yasa`nın 71`inci maddesinin, ölen sigortalının kendisinin ve işverenlerinin ödedikleri, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri toplamının; hak sahibi kimselerine ödeneceğine dair hükmü de bunu göstermektedir. Öyleyse, işçiye ait olan sigorta primleri karşılığı ödenen ölüm aylığından, işverenin yararlandırılması doğru olmayacaktır. Bu durum, T.C. Emekli Sandığı`nca mensuplarının hak sahiplerine bağlanan dul ve yetim aylığına benzemektedir.
6.3.1978 gün ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı`nda ise, T.C. Emekli Sandığı`nca hak sahiplerine bağlanan dul ve yetim aylıklarının destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesinde zarardan düşülemiyeceği kabul edilmiştir. O halde Sosyal Sigortalar Kurumu`nca hak sahiplerine ölüm sigortasından bağlanan aylıklar için ayrı işlem yapılmasını haklı kılacak yasal ve makul bir neden olamaz. ( Hukuk Genel Kurulu`nun 28.11.1979 gün ve E. 1977/4-1110- K. 1979/1395 sayılı kararı ).
Yine yukarıda tarih ve sayısı yazılı Hukuk Genel kurulu kararında da vurgulandığı gibi, ölüm sigortasından bağlanan yardımlar için 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu`nun 26`ncı maddesine göre, Kurum`un rücu hakkı bulunmadığından, işverenin mükerrer ödemede bulunması gibi bir durum olmayacaktır.
Bu nedenle direnme uygun bulunduğundan hesap yönünden inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan diğer yönlerden inceleme yapılmak üzere dosyanın 9.Hukuk Dairesi`ne gönderilmesine, 31.01.1986 gününde üçte ikiyi aşan çoğunlukla karar verildi.