MALULİYET ARTIŞLARI NEDENİYLE YENİ DAVA AÇILABİLECEĞİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI
Maluliyet oranında bir artma olduğu taktirde, bu durum yeni
bir olgu olup artan miktar için ayrı bir dava açılabilmesi mümkündür. Artan
maluliyet farkı için ayrıca manevi tazminat da istenebilir.
Dava, meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezliğe uğrayan
davacı isçinin maddi ve manevi zararının giderilmesi istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, 18.01.1994 tarihli rapora göre belirlenen %71 sürekli iş göremezlik
oranı bakımından davalının zaman aşımı definin yerinde olup olmadığı noktasında
toplanmaktadır. Meslek hastalığı yada iş kazası nedeniyle belirlenen maluliyet
oranında bir artma olduğu taktirde, bu durum yeni bir olgu olup artan miktar
için ayrı bir dava açılabilmesi mümkündür. Meslek hastalığından kaynaklanan
tazminat davalarında zaman aşımı süresi Borçlar Kanununun 125. maddesi
gereğince 10 yıldır. Somut olayda davacının %71 oranındaki iş göremezliği
19.1.1994 tarihinde belirlenmiş ve bu oran üzerinden SSK tarafından sürekli iş
göremezlik geliri bağlanmış böylece zarar oluşmuş ve zaman aşımı işlemeye
başlamıştır. Hal böyle olunca da 27.3.2006 tarihinde %74,80 iş göremezlik için
açılan manevi tazminat davasında ilk belirlenen %73'lük bölüm için 10 yıllık
zaman aşımı oluştuğundan, yeni bir olgu olan artma miktarı diğer bir deyişle
%3,80 fark maluliyet için manevi tazminat takdir etmek gerekirken, zararın
ancak Ankara Meslek Hastalıkları Hastahanesinin 17.3.2006 tarihli cevabi
yazılarıyla öngörülebilir ve istenebilir hale geldiğinden bahisle %74,80 iş
göremezlik oranına göre manevi tazminat takdiri usul ve yasaya aykırı olup
bozma nedenidir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,
yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının
süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra
gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki
tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre,
Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak
gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle
direnme kararı bozulmalıdır.
HGK.12.03.2008 E. 2008/21-245 K. 2008/249
Manevi tazminatın bölünmezliği nedeniyle ancak bir defa
istenebilir.
Ancak zararın oluşumunda değişiklik ve daha ağırlaşmış bir
durum (maluliyet derecesinde artış) olmuşsa, her olgunun ayrı olması nedeniyle
birden fazla dava açılması olanaklıdır.
Dava haksız eylem nedeniyle uğranılan manevi zararın
ödettirilmesi istemine ilişkindir. Davacı yaralanması nedeniyle manevi tazminat
istemiÅŸ; daha sonra yaralanma derecesinin deÄŸiÅŸtiÄŸinden bahsederek ikinci bir
dava daha açıp yeniden manevi tazminat istemiş; Mahkemece ilk dava ile ikinci
dava birleştirilmiş; böylece iki dava dilekçesi ile miktarlar değişik olmak
üzere iki ayrı manevi tazminat isteminde bulunulmuştur. Mahkemece ilk davadaki
istem konusunda kısmen kabul kararı verilmekle birlikte, sonradan açılan dava
için olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir.
Medeni Kanunun 47. maddesinde yaralanan kiÅŸinin manevi
tazminat da isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Manevi tazminatın kişinin ruh ve
vücut bütünlüğünün bozulması, sosyal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması
gibi durumlarda istenebileceği yasal ve yerleşmiş yargı kararlarıyla kabul
edilmiştir. Manevi tazminatın zararlandırıcı bir olay nedeniyle ancak bir defa
istenebileceği, bu tazminat türünün bir gereğidir. Diğer bir anlatımla hukuk
sisteminde manevi tazminatın bölünmezliği kabul edilmiş bulunmaktadır. Ancak
zararlandırıcı eylem sonunda zararın oluşumunda değişiklikler, bu bağlamda daha
ağırlaşmış durumların meydana gelmesi durumunda her olgunun ayrı olması
nedeniyle birden fazla dava açılması olanaklıdır.
Somut olay itibarıyla davacının yaralanmasından sonra alınan
13/10/1995, 2/7/1996, 5/7/1996, 11/9/1996, tarihli raporlara göre uyluk kemiği
kırılması, omuz ve kürek kemiği yaralanması tespit edildiği, sağ bacakta iki
santimetre kısalma olduğunu, kalça başında kan dolaşımı bozukluğu tespit
edildiğini bu yaralanmaları nedeniyle Hamburg Çalışma Sağlık ve Sosyal
Hizmetler İdaresi tarafından davacının %30 sakatlık derecesi olduğunun
belirlendiğini belirtmiş ikinci davada ise 19/10/1997 tarihli rapora dayanılmış
bu raporda sağ uylukta hareket kısıtlılığı belirlenip, ağrının artması
durumunda yapay kalça yerleştirilerek takviye düşünüldüğü belirtilmiştir.
İkinci raporda zararlandırıcı durumun ağırlaşması durumunda ikinci davanın da
kabul edilmesi düşünülebilir.
O halde mahkemece yapılacak iş, birleştirilen dosyayı
getirterek, raporları değerlendirmek, iki raporda belirtilen arazların farklı
olduğu, ikinci rapordaki belirlemenin daha ağır sonuç doğurduğu anlaşıldığı
takdirde yukarıda anılan ilkelere göre karar vermekten ibaret olup, birleşen
dosya konusunda olumlu veya olumsuz karar verilmemiş olması usul ve yasaya
aykırı bulunduğundan kararın bozulması gerekmiştir.
4.HD.04.10.2001 E. 2001/7309 - K. 2001/9031
Sürekli işgöremezlik oranında her artış ayrı bir olgudur.
Anılan olguların oluştuğu günden zamanaşımının işlemeye başlayacağı Yargıtay’ın
oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.
Zararlandırıcı sigorta olayına uğrayan işçide oluşan %42
sürekli işgöremezlik oranının tarihi 20.6.1987, yeniden belirlenen %63 oranının
tarihi ise 17.4.1998’dir. Sürekli işgöremezlik oranında her artış ayrı bir
olgudur. Anılan olguların oluştuğu tarihten itibaren zamanaşımının başlayacağı
Yargıtay'’n oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir. Zira tazminat hesabının
meslekte kazanma güç kayıp oranlarının arttığı tarih dikkate alınarak yapıldığı
hukuksal gerçeği ortadadır. Hal böyle olunca BK. 125. maddesinde öngörülen 10
yıllık zamanaşımı, haksız fiilin vuku bulduğu tarihten değil, sigortalıda
oluşan sürekli işgöremezlik oranının oluştuğu tarihten başlaması gerektiği
açıktır. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın ve
özellikle sürekli işgöremezlik oranlarının oluştuğu tarih itibariyle davada 10
yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması
usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davacının bu yönleri
amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
21.HD.23.03.1999, E.1998/9048 – K.1999/1982
Daha önce tazminat davasına konu edilip kesinleşen maluliyet
oranının, giderek yükselmesinden dolayı artan maluliyet nedeniyle manevi
tazminat istenmesi halinde, meslekte kazanma gücü kayıp oranının ulaştığı
tarihin belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Dava %16.19 fark maluliyet için manevi tazminat istemine
ilişkindir. Davacının meslekte kazanma güç kaybı oranı daha önce %23.5 olarak
saptanmış ve bu oran üzerinden açılan maddi ve manevi tazminat davası hüküm
altına alınıp kesinleştikten sonra, işgöremezlik oranının %39.24’e çıkması
üzerine yeni bir dava ile manevi tazminat istenmiştir. Bu durumda yapılacak iş,
sürekli işgöremezlik oranında artma tarihinin hiçbir kuşku ve duraksamaya yer
vermeksizin sağlıklı bir şekilde saptanması, sonucuna göre bir karar verilmesi
gerekir. (YKD. 1998/7-1045)
21.HD.02.10.1997, 5684-5979
1) İlk dava sonuçlandıktan sonra, maluliyet oranında artış
olmuşsa, yeni bir dava açılarak maddi ve manevi tazminat istenebilir.
2) Maluliyet artışı nedeniyle, ilk davadan (13) yıl sonra
açılan tazminat davasına ilişkin zamanaşımının başlangıcı, maluliyet artışının
öğrenildiği tarihtir.
Trende yolculuk yaparken 5.1.1979 günü kaza geçirip
yaralanan davacının maluliyet oranı %37 olarak saptanmış; bu oran üzerinden
açılan dava sonuçlandıktan sonra, davacı maluliyet oranında yükselme olduğu
savı ile yeni bir dava açmış ve bu dava Adli Tıp Kurumu’nun 25.11.1992 tarihli
raporu ile belirlenen %43.2 artan maluliyet oranına dayandırılmıştır.
Davacının maluliyet oranındaki artışın önceki olaya bağlı ve
fakat 25.11.1992 tarihli raporla ortaya çıktığı anlaşılmasına göre, bu ek
maluliyet artışından doğan zararın da bu tarihte öğrenildiğinin kabulü ve buna
bağlı tazminat davası zamanaşımının da bu tarihten itibaren başlatılması
gerekir. Nitekim, doktrinde de zarar görenin sağlık durumunun, daha sonra
kötüleşmesi halinde bundan doğan zararın bağımsız olarak ele alınacağı ve bu
yeni zarar için yeni bir zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağı kabul
edilmektedir ( Bkz. Prof. Dr. F. Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt: 2,
Sh. 433 ve orada atıfta bulunulan yerli ve yabancı yazarlar ).
O halde, yukarıda açıklamalara göre davalı vekilinin
zamanaşımına yönelik temyiz itirazları varit olmadığı gibi, dosyadaki yazılara
kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir
isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin bütün temyiz itirazları
yerinde deÄŸildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davalı vekilinin bütün
temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına
21.2.1994 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi. (YKD. 1994/7-1099)
11.HD.21.02.1994, E.1993/6410 - K.1994/1301
Sürekli işgöremezliğe ilişkin maddi ve manevi tazminat hakkı
hüküm altına alındıktan sonra, artan işgöremezlik derecesi için yeniden manevi
tazminat istenebilir.
İşyerinde çalışmakta iken meslek hastalığına yakalanan
davacı, daha önce açtığı tazminat davasında %40 maluliyet üzerinden tazminat
aldığını, oysa maluliyetinin %70’e yükseldiğini ileri sürerek bu orana göre
maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini ve fazla haklarının saklı kalmasına
karar verilmesini istemiÅŸ, Mahkeme manevi tazminat isteÄŸinin reddine karar
vermiÅŸtir.
Özel Dairece dosya incelenmiş aşağıdaki karar verilmiştir:
Davacı daha önce %40 malul kaldığını ileri sürerek maddi ve
manevi tazminat isteğinde bulunmuş ve %40 üzerinden gerçekleşen hakkı hüküm
altına alınmıştır. Bu tarihten sonra malullük derecesi %70’e yükselmiştir.
Davacı bu defa malullük derecesindeki artış oranında manevi tazminat
istemiştir.O halde, davaya bakılarak artan kısım için iki tarafın mali ve
içtimai durumlarına göre manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken, davanın
reddedilmesi usule ve kanuna aykırı olup, bozulmasına oy birliğiyle karar
verilmiÅŸtir.
(İş Hukuku Dergisi, 1971/Mart, sayı:25, sf.6)
9.HD.20.10.1970, 6410-10871
Artan işgöremezlik nedeniyle açılan davada 10 yıllık
zamanaşımının başlangıcı işgöremezlik artışının hekim raporu ile tespit
edildiÄŸi tarihtir.
Davacı,meslek hastalığı sebebiyle tazminat istemiştir.
Davalı, diğer savunmaları yanında zamanaşımı savunmasında bulunmuştur. Mahkeme,
meslek hastalığının tespit edildiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında
10 yıldan fazla bir süre geçmiş olması sebebiyle davayı reddetmiştir.
Dosyadaki belge ve bilgilere göre davacının meslek hastalığı
ilk defa 25.11.1955 tarihinde tespit edilmiştir. Malullüğü %10’dur.
Davacının ikinci muayenesi 22.8.1956 tarihinde yapılmış ve
aynı meslek hastalığından ötürü malullük derecesinin %40 oranına yükseldiği
görülmüştür. Bu duruma göre davacının %10 malullüğünü gerektiren ilk
muayenesinden başlayarak 10 yıl geçmiş olduğu için %10 malullüğünün sebep
olduğu gelir kaybını zamanaşımı sebebiyle istemesi mümkün değildir. Kararın bu
yöne ilişkin kısmı doğrudur.
Ancak davacının ikinci muayene tarihinden itibaren tespit
edilen yeni malullüğünün sebep olduğu gelir kaybı için yeniden 10 yıllık
zamanaşımı cereyan eder. İkinci muayene tarihi ile dava tarihi arasında henüz
10 yıllık süre geçmemiştir. O halde davacının yeni malullüğünün, yani %30
oranındaki malullüğüne göre gelir kaybını kapsayan dava incelenmeli ve
varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemenin zamanaşımı sebebiyle isteğin tümünü reddetmesi
usul ve kanuna aykırıdır.(İş Hukuku Der.1972/Mayıs-Haziran,sayı: 30-40,sf.12)
9.HD.30.06.1969, 2336-7539
İş kazası sonucu malul kalmış bir işçi, işverene karşı
açtığı davada tazminat kararı aldıktan sonra maluliyet derecesinin artması
halinde, artan kısım için yeniden tazminat davası açılabilir.
Davacı, davalının işyerinde 20.11.1962 tarihinde iş kazası
geçirmiş, %11 işgöremezlik oranına göre tazminat istemiş ve hakkını almıştır.
Bundan sonra S.S.Kurumu’nca yapılan muayenesinde malullüğünün %32’ye
yükseldiğinin tespit edilmesi üzerine davacı yeni bir dava açmış, davalının
kesin hüküm savunmasını kabul eden mahkeme davayı reddetmiştir.
Kesin hükümden söz etmek için usul hükümlerine göre
tarafların, dava değerinin (müddeabihin) ve sebebin aynı olması gerekir.
Gerçekten her iki davada taraflar ve sebep aynı olmakla birlikte dava konusu
(müddeabih) aynı değildir. Davacı ikinci davasında %11 ile %32 arasındaki
malullük farkının gerektirdiği tazminat istemiştir.
O halde davacının tazminat isteği incelenmeli ve varılacak
sonuç uyarınca bir karar verilmelidir. (İş Hukuku Der. 1971/Nisan, sayı:26,
sf.11)
9.HD.30.01.1967, 11434-670
1) İş kazasından ötürü işverene karşı açılan ilk davada
faazlaya ilişkin hakkını saklı tutan davacı işçinin, yükselen sakatlık
derecesini ileri sürerek, ikinci bir dava ile artan sakatlık oranında tazminat
istemeye hakkı vardır.
2) İlk davada ileri sürülüp de iddianın genişletilmesi
yolundaki savunma nazara alınmak suretiyle, sakatlık derecesinin arttığı
yolundakı davacının iddiası incelenmeden verilmiş olan hüküm, artan sakatlığa
dayanan ikinci davada kesin hüküm niteliğinde değildir.
Davacı, ilk davası ile maluliyet derecesinin davanın
açıldığı tarihte 11.84 olmasına göre tazminat isteğinde bulunmuş ve fazlaya
ilişkin hak¬larını saklı tuttuğunu ilk dilekçesinde belirtmiştir. Bu davanın
yargı¬laması sırasında, davacı, maluliyet derecesinin yükseldiğini 4.3.1963
günlü oturumda ileri sürmüş ise de, davalı taraf iddianın genişletilmesine
muvafakat etmediği için, tazminat tutarı, dava dilekçesinde gösterilen 11.84
maluli¬yet derecesine göre hesaplanmıştır.
Davacı, ikinci davasıyla maluliyet derecesinin yükseldiğini
bildirerek, bu yükselen maluliyet derecesine göre tazminat takdirini istemiş
bulunmaktadır. Davacı, ilk davasında fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğuna
göre, ayrıca tazminat istemeye hakkı vardır. Kaldı ki Borçlar Kanununun 46.
maddesinin 2.fıkrasındada belirtildiği üzere hüküm verilmesi sırasında yeter
derecede kanaat¬in cismanî zararın sonuçlarını tayin etmek mümkün değil ise,
hükmün tefhimi tarihinden itibaren iki yıl içinde hâkimin inceleme selâhiyetini
muhafaza etmeye hakkı vardır. Birinci davanın son safhalarında malu¬iyet
derecesinin 26 ya yükselmiş olmasına ve bu durum davacı ta¬rafça ileri
sürülmesine rağmen, sadece iddianın genişletilmesi bakımın¬dan, sonradan ileri
sürülen bu durum mahkemece incelenememiştir. O halde, anılan madde hükmünce
davanın incelenmesi ve varılacak sonu¬ca göre bir karar verilmesi gerekir.
Mahkemece bu esaslar göz önünde tutulmaksızın olayda
şartları gerçekleşmiş olmadığı hâlde muhkem ka¬ziyeden söz edilerek davanın
reddedilmiş bulunması usule ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
9.HD.07.05.1964, E.1964/2853 - K.1964/2782
Meslek hastalığı nedeniyle maluliyet derecesinin her artış
kaydedişi, zararların istenmesine ilişkin yeni bir zamanaşımı süresine tabi,
yeni bir olgudur. Her maluliyet derecesinin zamanaşımı, bu derecenin
kesinleÅŸtiÄŸi tarihten baÅŸlar.
Davacının meslek hastalığının ilk tespit tarihi 29.6.1956
ise de, bu tarihte maluliyet derecesi belli deÄŸildir. Maluliyet derecesinin her
artış kaydedişi zararların istenmesine ilişkin yeni bir zamanaşımına tabi
olacak yeni bir olgudur. Ve her maluliyet derecesine ait zamanaşımının
başlangıç tarihi bu derecenin kesinleştiği tarihtir. Davacının işgöremezlik
derecesi 16.6.1958 tarihinde saptanmış ve dava 15.8.1966 tarihinde açılmıştır.
Kuşkusuz dava tarihinden geriye doğru 10 yıl dışında maluliyet derecesi belli
ise uğranılan zararlara ilişkin dava kesimi zamanaşımına uğrar. Ancak olayda
%40 maluliyet derecesine ilişkin rapor tarihinden dava tarihine kadar (10) yıl
geçmediğinden zamanaşımından söz edilemez.
HGK 21.09.1977, E.1976/10-2004 K.1977/739 (YKD 1978/6-874)
İşgöremezlik derecesinde her artış yeni bir zamanaşımının
başlangıcıdır.
Zamanla artan meslek hastalığında her artış tarihinin yeni
bir zamanaşımının başlangıcı sayılması ve maluliyet derecesine göre oluşan
gelir kaybının on yıllık zamanaşımına uğramayan miktarının tahsiline karar
verilmesi gerekir.
HGK.18.11.1970, E.1970/9-26 - K.635 K.
İş kazası sonucu güç kaybına uğrayan işçinin, maluliyet
artışı nedeniyle manevi tazminat isteminin kabulü gerekir.
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve
manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Dava nitelikçe iş
kazası sonucu meslekte güç kaybına uğrayan davacının güç kaybı oranının % 9'dan
% 27.2'ye çıkması nedeniyle % 18.2 fark maluliyet için manevi tazminat istemine
iliÅŸkindir.
Mahkemece işin esasına girilerek ve % 18.2 fark maluliyet
gözetilerek davacının istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken hatalı
değerlendirme sonucu yazılı şekilde istemin reddine karar verilmesi usul ve
yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davacı vekilinin bu yönleri
amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
21.HD. 30.01.2006, E.2005/11266 - K.2006/457
Maluliyet artışının iş kazasına bağlı ve zamanla ortaya çıktığının
belli olması durumu karşısında, artan maluliyet nedeniyle manevi tazminat
steğinin kabulü gerekir.
Taraflar arasındaki manevi tazminat davasından dolayı
yapılan yargılama sonunda; Zonguldak 2. İş Mahkemesi'nce davanın kısmen kabul,
kısmen reddine dair verilen 22.10.1976 gün ve 872/858 sayılı kararın
incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk
Dairesi'nin 6.5.1977 gün ve 8834-3504 sayılı ilamı:
"Davacının meslekte kazanma gücündeki kayıp oranındaki
artışın 1953 yılında meydana gelen iş kazası sonucu olup olmadığı
araştırılmadan eksik inceleme ile karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı
olduğu gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan
yargılama sonunda; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının
süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra
gereği görüşüldü:
Dava dosyasındaki belgelere göre, davacı işçi, davalıya ait
işyerinde çalışmakta iken 19.2.1953 günü geçirmiş olduğu iş kazası sonucu sağ
gözünde kornea cerhası ve reddi katarakt meydana gelecek biçimde yaralanmış ve
bu nedenle yüzde onyedi oranında maluliyete uğradığı 27.4.1953 günlü sağlık
kurulu raporu ve diğer belgelerle saptanmıştır.
Davacı, bu defa, aynı olaya bağlı olarak maluliyet oranında
% 34,2'ye yükseldiğini ileri sürerek artan maluliyet nedeniyle manevi tazminat
istemektedir.
Gerçekten de, Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara Hastanesi'nce
yapılan muayene sonucu verilen 19.1.1971 günlü sağlık kurulu raporunda, sağ
gözde eski yaralama skotrisi ve popillanın yara yerine doğru çekik, göz dibinin
görülmediği, bir metreden parmak sayabildiği tesbit olunmuş ve bu rapor
gereğince davacının maluliyet oranı % 32,2'ye çıkarılmış, maluliyet geliri de
bu oranda arttırılmıştır.
İş kazasının oluş biçimi ile, ilk ve son muayeneler sonucu
verilen raporların karşılaştırılmamasından ve dosyadaki bulunan diğer
belgelerden maluliyet oranındaki artışın sözü edilen iş kazasına bağlı ve
zamanla ortaya çıkan tabii bir sonucu olduğu anlaşılmaktadır.
Bu nedenlerle ve direnme kararında gösterilen diğer
sebeplerle ortada tahkikat noksanlığı ve araştırılması zorunlu, başka cihetler
bulunmadığı sonucuna varıldığından direnme kararının onanması gerekmiştir.
HGK. 25.03.1981, E. 1979/10-168 - K. 1981/166
Artan maluliyet nedeniyle açılacak davada, fark maluliyet
için istenebilecek tazminatın faiz başlangıcı maluliyet artış tarihi olacaktır.
Davacı, meslek hastalığı sonucu malüliyetinden doğan manevi
tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davacı, dava dilekçesinde
% 13.2 maluliyet oranı için manevi tazminat talep etmiştir. Mahkemece hükmün
gerekçe kısmında davacının maluliyetinin % 78.4 kabul edilerek 26.6.2000
tarihinden itibaren manevi tazminata hükmedilmiştir. Bu husus usul ve yasaya
aykırı olmuştur. Zira davacının maluliyetini Ankara Meslek Hastalıkları
Hastanesinin % 78.4'e çıkartan raporu 17.4.2003 tarihli olup, Aradaki fark
maluliyet için ileride açılacak davada tazminat istenebilecek ve faiz başlangıç
tarihi de maluliyet artış tarihi olan 17.4.2003 tarihi olacaktır. Oysa
mahkemece davacının maluliyeti %78.4 kabul edilerek % 13.2 maluliyet oranı ile
26.6.2000 tarihinden itibaren faize karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup
bozma nedenidir.
Ne var ki, bu husus yeniden yargılaması gerektirmediğinden
hüküm bozulmamalı % 13.2 maluliyete göre takdir edilen 5.000.-YTL. yasaya uygun
olduğundan bu miktara 26.6.2000 tarihi itibariyle faizi ile hükmedilerek;
H.U.M.K.'nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
21.HD. 21.11.2005, E.2005/8005 - K.2005/11799
Maluliyet oranının, iş kazasından sonraki, sigortalının
çalışmaları sonucu arttığı idiasının araştırılması gerekir.
Davalı vekilleri, iş kazası sonrasında, sigortalının
1995-1998 tarihleri arasındaki dönemde farklı işyerlerinde şoför olarak
çalıştığını, % 64 olarak tespit edilen sürekli iş göremezlik oranının bu
çalışmaları nedeniyle arttığını ileri sürmüşlerdir. Sosyal Sigorta Yüksek
Sağlık Kurulu'ndan itiraz doğrultusunda rapor alınması, anılan kurul tarafından
verilen raporun davacı Kurum açısından bağlayıcı olmasına karşın davalıların bu
rapora da itiraz hakkının bulunduğu gözetilerek, itiraz halinde Adli Tıp Kurumu
veya Tıp Fakültelerinin konuya ilişkin anabilim dalı uzmanlarından oluşturulan
kurullardan rapor alınmak suretiyle, uğradığı iş kazasına bağlı olarak
sigortalının meslekte kazanma güç kaybı oranının kesin biçimde belirlenmesi
gerekir.
1- Olay, davalı M. İnş. ve Tic. A.Ş. tarafından yüklenilmiş
olan 3. Ana Jet Üssü uçak pistine, kamyonla malzeme taşıma işini yürüten N.
E.'e ait işyeri sigortalısının, şoför mahallinde oturur halde, damperi hidrolik
sistemle hareket ettirerek malzemeyi boşalttığı sırada, damper liftinin
kırılması sonucu şase üzerine düşen damperin yarattığı sarsıntıya bağlı olarak bel
omurlarından kaynaklanan rahatsızlık nedeniyle sürekli iş göremezlik durumuna
girmesi şeklinde gerçekleşmiştir.
İş kazasının gerçekleşmesinde, işçi sağlığı ve iş güvenliği
kurallarının taraflara getirdiği yükümlülükler ve davalıların bu yükümleri
ihlaline bağlı kusur oranlarının tespiti yönüne gidilirken, davalılar
arasındaki iş ilişkisi ve bunun taraflara yüklediği edimleri gösterir sözleşme
ve eklerinin celbiyle, davalıların kusur oranlarının, bu yöndeki itirazları,
dosyadaki kanıtlar ve anılan düzenlemeler ışığında değerlendirilmesi gereğinin
gözetilmemiş olması,
2- Davalı vekilleri, yanıt dilekçeleri ve yargılama
sürecinin sonraki aşamalarındaki beyanlarında, 01.11.1994 tarihinde gerçekleşen
iş kazası sonrasında, sigortalının 1995-1998 tarihleri arasındaki dönemde
farklı işyerlerinde şoför olarak çalıştığını, % 64 olarak tespit edilen sürekli
iş göremezlik oranının bu çalışmaları nedeniyle arttığını, sigortalının iş
kazasına bağlı olarak gerçekleşen sürekli iş göremezlik derecesinin gerçeğe
uygun olarak tespiti için gerekli incelemenin yapılmasını istedikleri ve bu
yöndeki bir kısım bilgileri dosya içerisine sunmuş olmaları karşısında, 506
sayılı Yasanın 109. maddesinde öngörülen prosedür doğrultusunda inceleme
yapılarak, sigortalının tedavisine ilişkin belgelerin tüm içerikleriyle
getirtilip, konu hakkında öncelikle Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'ndan
itiraz doğrultusunda rapor alınması, anılan kurul tarafından verilen raporun
davacı Kurum açısından bağlayıcı olmasına karşın davalıların bu rapora da
itiraz hakkının bulunduğu gözetilerek, itiraz halinde Adli Tıp Kurumu veya Tıp
Fakültelerinin konuya ilişkin anabilim dalı uzmanlarından oluşturulan
kurullardan rapor alınmak suretiyle, uğradığı iş kazasına bağlı olarak
sigortalının meslekte kazanma güç kaybı oranının kesin biçimde belirlenmesi;
ayrıca iddia edildiği gibi kaza sonrası gelişme ve çalışmaların güç kaybı
oranının artmasına neden olup olmadığı, böyle bir etki var ise, bunun iş kazası
ile sürekli iş göremezlik durumuna girme konumu arasındaki illiyet bağı ve güç
kaybı oranı derecesi araştırılıp irdelenerek, meslekte kazanma güç kaybı oranı
konusunda ortaya çıkacak değişikliğin gerçek zarar tavanı ve peşin değerli
gelir miktarına yansıtılması gereklerinin gözetilmemiş olması, usul ve yasaya aykırı
olup bozma nedenidir. O halde taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz
itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
10.HD. 20.09.2005, E. 2005/7527 - K. 2005/9005
Maluliyetin artışına ilişkin davacı iddiası daha önce kesin
hükme bağlanmayan yeni bir olgu olduğuna göre, SSK Yüksek Sağlık Kurulunca
incelenip değerlendirilmeli, bu rapora itiraz halinde Adli Tıp Kurumu’dan rapor
alınmalıdır.
Öte yandan davaya konu olan maluliyetin artışına ilişkin
iddia Sosyal Sigortalar Kurumunun da hak alanını ilgilendirdiğinden SSK da
usulen davaya dahil edilmelidir.
Davacı geçirmiş olduğu kazanın iş kazası ile sakatlık
durumunun maluliyet oranının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Dava nitelikçe zararlandırıcı sigorta olayı sonucu % 42
oranında kesin meslekte kazanma güç kaybına uğrayan davacının yıllar içinde
artan rahatsızlıklar nedeniyle mevcut maluliyet durumunun tespiti istemine
ilişkindir. Mahkemece Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas kurulunun 30.6.2004 tarih ve
2611 nolu kararına dayanılarak % 47 oranında meslekte kazanma güç kayıp
oranının mevcudiyeti tespit edilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun
bulunmamaktadır.
Gerçekten davacının uğradığı iş kazası sonucu % 42 oranında
kesin maluliyete uğradığı tartışmalı değildir. Olayda uyuşmazlık konusu olan,
davacının % 42 kesin maluliyetini tespit eden 3.12.1993 tarihli Adli Tıp Kurumu
raporundan sonra dava tarihine kadar geçen sürede % 42 maluliyetinin artış
gösterip göstermediği noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Kanunun 109.
maddesinde maluliyet oranının tespitinde uygulanacak yöntem belirlenmiştir.
Maluliyetin artışına ilişkin davacı iddiası daha önce kesin hükme bağlanmayan
yeni bir olgu olduğuna göre bu iddianın da 506 sayılı Yasanın 109. maddesinin
öngördüğü prosedür doğrultusunda ele alınması gerektiği tartışmasızdır.
Mahkemece yapılacak iş; bu dava ile iddia ettiği maluliyet
artışının tespiti yönünden davacının kurumun sağlık tesislerine sevki
sağlanarak maluliyetinin son durumunu gösterir rapor alınmalı, itiraz halinde
sigortalının eski raporları ile birlikte SSK Yüksek Sağlık Kurulunca incelenip
değerlendirilmeli, bu rapora da itiraz halinde Adli Tıp Kurumu ile ilgili
İhtisas Dairesi ve gerekirse genel kurulundan rapor alınmalıdır.
Yargıtay İBBGK'nın 28.6.1976 tarih 1976/6 E.-4 K. Sayılı
İçtihadı Birleştirme kararı ile Hukuk Genel Kurulu'nun 8.3.1985 tarih
1995/10-94 E. 160 K. Sayılı ilamları da bu doğrultudadır.
Öte yandan davaya konu olan maluliyetin artışına ilişkin
iddia Sosyal Sigortalar Kurumunun da hak alanını ilgilendirdiğinden SSK da
usulen davaya dahil edilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın
eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup
bozma nedenidir.
Diğer Yargıtay Kararları
- DUL VE YETİM AYLIKLARININ TAZMİNATTAN İNDİRİLMEYECEĞİNE İLİŞKİN KARAR ASILLARI
- EV KADINININ ÖLÜMÜ HALİNDE DESTEĞİNDEN YOKSUNLUK
- EV KADINININ BEDENSEL ZARARA UĞRAMASI DURUMUNDA TAZMİNAT HESABI
- BEDENSEL ZARARLARDA GÜÇ KAYBI TAZMİNATI YARGITAY KARARLARI
- BEDENSEL ZARARLARDA MALULİYET ARTISI
- SİGORTA ŞİRKETLERİNİN, KUSUR ORANLARINA GÖRE DEĞİL, TÜM SORUMLULARLA BİRLİKTE ORTAKLAŞA VE ZİNCİRLEME
- MALULİYET ARTIŞLARI NEDENİYLE YENİ DAVA AÇILABİLECEĞİNE İLİŞKİN YARGITAY KARARLARI
- ÖĞRENCİLER YÖNÜNDEN TAZMİNAT HESABI
- ŞİKAYETTEN VAZGEÇMENİN TAZMİNAT DAVALARINA ETKİSİ
- ACİZ BELGESİ-TASARRUFUN İPTALİ
- ELEKTİRİK FATURALARINIZDAKİ KAYIP-KAÇAK BEDELLERİN İADESİ
- DOKTORLARIN AİLE BİRLİĞİ MAZERETİNE BAĞLI YER DEĞİŞTİRME SURETİYLE ATANMASINA İLİŞKİN GÜNCEL “YÜRÜTMEYİ DURDURMA†KARARI HAKKINDA.
- İŞ KAZASI NEDENİYLE AÇILAN DAVADA İHTİYATİ HACİZ KARARI VERİLEBİLİR Mİ?
- BOŞANMA KARARINDA YER ALAN ÇEYİZ EŞYASI VE ZİYNET BEDELİ KESİNLEŞMEDEN TAKİBE KONULABİLECEĞİ
- TRAFİK KAZASI • TEDAVİ GİDERLERİ-İŞ GÖREMEZLİK ÖDENEĞİ • SİGORTA ŞİRKETİ
- KARŞILIKSIZ ÇEKTE İCRA MAHKEMESİNİN GÖREV TARİHİ
- İLK DEFADA FAZLA İLİŞKİN HAKLARIN SAKLI TUTULMAMIŞ OLMASI-KESİN HÜKÜM
- TRAFİK KAZASI SONUCU DAVACI YARALANMIŞ OLMAKLA TAKSİRLE YARALAMA EYLEMİ İÇİN CEZA ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN 8 YIL OLDUĞU
- MANEVİ TAZMİNAT TAKDİRİ %47 MALULİYET HALİNDE TAKDİR OLUNAN 80.000.00 TL MANEVİ TAZMİNAT YÜKSEK DEĞİLDİR
- AĞIR HASAR GÖRDÜĞÜ GİZLENEN VE KİLOMETRESİ DÜŞÜRÜLEN ARAÇ
- TRAFİK SİGORTACISI TARAFINDAN ÖDENEN TAZMİNATIN RÜCUEN TAHSİLİ DAVASINDA GÖREVLİ MAHKEME ASLİYE TİCARET MAHKEMESİDİR
- HASTANE KUSURU • KALPTE UNUTULAN SARGI BEZİ
- İŞ KAZASI • BAKİYE ÖMÜR • MADDİ TAZMİNAT İLK PEŞİN DEĞER • MANEVİ TAZMİNAT
- KİMLİK BİLGİLERİ ELE GEÇİRİLİP GSM ABONELİĞİ AÇILMASI - MANEVİ TAZMİNAT
- BANKANIN, HESAPLARI KAPATMAYARAK ÜCRET TAHAKKUK ETTİRMESİ VE BU NEDENLE TAKİP YAPMASI HAKSIZ FİİL OLUP MANEVİ TAZMİNAT GEREKTİRİR
- ÖLÜMLE SONUÇLANAN İŞ KAZASI NEDENİYLE MURİSİN YAKINLARINA TAKDİR EDİLMESİ GEREKEN MANEVİ TAZMİNATIN MİKTARI
- KÖPEK ISIRMASI SONUCU ÇOCUĞUN YARALANMASI HALİNDE ANNE VE BABANIN MANEVİ TAZMİNAT İSTEYEBİLECEĞİ
- KOMŞU DAİREDEN SIZAN SUDAN ZARAR GÖRMESİ NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT
- TRAFİK KAZASI SONRASINDA YARALININ ACİL OLARAK KALDIRILDIĞI ÖZEL HASTANE, GERÇEKLEŞTİRDİĞİ TÜM İŞLEMLER İÇİN YARALIDAN YA DA AİLESİNDEN BEDEL TALEBİNDE BULUNABİLİR Mİ? (RÖPORTAJ)
- TEK TARAFLI TAM KUSURLU OLARAK GERÇEKLEŞEN TRAFİK KAZALARINDA, MÜTEVEFFANIN DESTEKTE BULUNDUĞU KİŞİLER, ARACIN SİGORTACISINDAN TAZMİNAT TALEBİNDE BULUNABİLİR Mİ? (RÖPORTAJ)
- TAZMİNAT DAVALARI HAKKINDA YAPILAN DÜZENLEMELER NELERDİR? (RÖPORTAJ)
- ZORUNLU TRAFİK SİGORTASI BULUNMAYAN KUSURLU ARACIN NEDEN OLDUĞU ZARARLAR İÇİN HERHANGİ BİR SİGORTA VAR MIDIR? (RÖPORTAJ)
- TRAFİK KAZASI SONRASINDA YARALININ ACİL OLARAK KALDIRILDIĞI ÖZEL HASTANE, GERÇEKLEŞTİRDİĞİ TÜM İŞLEMLER İÇİN YARALIDAN YA DA AİLESİNDEN BEDEL TALEBİNDE BULUNABİLİR Mİ? (RÖPORTAJ)
- TRAFİK KAZASINDA VEFAT EDEN KİŞİNİN MİRASÇILARININ MİRASI REDDETMESİNİN DESTEKTEN YOKSUNLUK TAZMİNATINA HERHANGİ BİR ETKİSİ OLUR MU? (RÖPORTAJ)
- CEZA DAVASINDA ŞİKAYETTEN VAZGEÇMEK, HUKUK DAVASINDA TAZMİNAT HAKLARINDAN FERAGAT ETMEK ANLAMINA GELİR Mİ? (RÖPORTAJ)
- TRAFİK KAZASINDA ÇOCUKLARINI KAYBEDEN ANNE/BABA, DESTEKTEN YOKSUNLUK MADDİ TAZMİNATI TALEBİNDE BULUNABİLİR Mİ? (RÖPORTAJ)
- TRAFİK KAZALARINDA, SİGORTACILARIN SORUMLULUĞU NE KADARDIR VE NELERİ KAPSAMAKTADIR? (RÖPORTAJ)
- SİGORTACILAR HANGİ DURUMDA RÜCU EDEBİLİRLER? (RÖPORTAJ)
- TRAFİK KAZALARINDAN KAYNAKLI TAZMİNAT DAVALARINDA ZAMAN AŞIMI VAR MIDIR? (RÖPORTAJ)
- AYNI ARAÇTA BULUNUP, BULUNDUKLARI ARACIN SÜRÜCÜSÜ TAM KUSURLU İSE, YARALANAN KİŞİ YA DA VEFAT EDEN KİŞİNİN YAKINLARI, BULUNDUKLARI ARACIN SİGORTACISINDAN TAZMİNAT TALEBİNDE BULUNUR İSE, SİGORTA ŞİRKETİ ARAÇ SAHİBİNE RÜCU EDER Mİ?
İLETİŞİM DETAYLARI
- BARBAROS MAH. OYMAK CAD. KASR-I SUMER APT. NO:14 KAT:1/3 Kocasinan, KAYSERİ
- TEL : +90 352 233 86 85
- FAKS : +90 352 233 86 85
- ulkehukukburosu@gmail.com
- iletisim@ulkehukuk.org
- İletişim Formu